özellikle eşini yeni kaybetmiş yaşlı insanlarda görüleni çok iç burkar. evine gidersin; bir koltuk seçersin oturmak için o an gözlerinde o acılı ifadeyi hissedersin.."orası onun koltugu idi" hemen yanı başındaki bi yere ilişirsin. o asla o koltuga oturmaz..
yalnız yaşayan insanın evindeki hüzün
Author: jiletlipasta /Elbet Bir Gün Buluşacağız
Author: jiletlipasta / Etiketler: içli köftelerhayatı boyunca tek bir kişiyi sevmiş olanların, kalbinde çentik gibi bir şarkıdır. kimileri; insan hayatta tek bir kişiyi sever, sonrasında ise başkalarında onu arar durur derken, kimileri bu teoriye kafa göz girerken; tahta masalarda sessizce içenlerin mırıldandığıdır.
asla gelmeyecek olana, seni sevmemiş olana yakılan ağıttır aslında. ne o gelecektir ne de sen o güvertede olacaksındır. ama hayali çok güzeldir. tıpkı çok üşüdüğün gecelerde onun göğsünde uyudugunu düşlemek gibidir.
çocukken, aşık oldugun bir yıldızın yerine koydugun yastığı öpmek gibidir.
yıldızdır o, nasılsa erişemeyeceksindir. öpersin. kitapta hayatı boyunca aynı kadını sevip, hayatını mahveden kahramanımızın anlattığı gibi:
"..kollarımda bana bakıyordu. ya koşarak kaçacak ya da öpecektim. çok gençtim. öptüm onu."
ayrıldıktan sonra yaşanan his bundan daha trajiktir. o yıldıza erişmek; bir mahalle yukarıda oturan aşkına erişmekten çok daha kolaydır. hani çok gururlusundur; özledim diyemezsin, seni sevmiştim asla demezsin. dilin lal olur, güvertede baska birinin kolundayken, en fazla onu düşünürsün. beklemezsin.
bu çağda delirmiş bir hızla koşup, kendine çarpıp, başa dönerken; bekleyecek vaktimiz yok. hiç olmadı.
silinmesini istediğimiz anıların, paçavralara dönüşüp, savrulduğu kırılgan belleklerimiz var.. ve kesik bileklerimiz..
tek bir kişiyi sevecek bir kalbimiz yok, hiç olmadı. .
sürekli kalbimize yeni kat çıkıyoruz, onlara odalar yapıyoruz.
bazılarının kalbimizde hiç odası olmadı. onları sadece otel odalarında görmeye tahammul edebildik. gittiler. bazılarına kıyamadık, sandık odası gibi kilitli bir oda ayırdık onlara. belki gelir de bir gün kalırlar diye. elbet bir gün gelecekler... fonda taş plak cızırtısıyla, mesut bahtiyardan şarkılar..
"zeki müren'i seviniz"
Author: jiletlipasta / Etiketler: içli köftelerannem, her anne gibi, gençliğinin geçtiği mahalledeki unutamadığı insanları anlatırdı bana. bunlardan biri de "sükse yılmaz"dı. sükse yılmaz, adından da anlaşılacağı gibi son derece şık giyinen, kadınlarla konuşurken aralara fransızca serpiştiren, yaz günlerinde bahçeye çıkardığı gramofonuyla o dönemin yerli yabancı plaklarını çalan renkli bir kişilikti. öyle çok hikayesini dinledim ki onun.. çocukken bir dönem o renkli ve güzel yaşantısına aşkla karışık bir hayranlık beslerdim.
çocukken benim için çok küçük, şimdiyse çok önemli olan bir detay vardı. sükse yılmaz ne zaman efkarlansa, o güzel bahçesinde, dillere destan bir rakı sofrası kurup, başlıyordu zeki müren dinlemeye. zeki müren'i anlamak için kalabalıklar içinde yalnız olmayı, hicranı bilmek gerekti. çocukken küçücük bir detay kalması bu yüzden. o güzelim ıhlamur ve iğde ağaçlarına eşlik eden akşamsefaları açtıktan sonra, başlıyordu gramofonda zeki müren.. sükse yılmaz içiyor, içiyor.. kimbilir bu sefer hangi kadın için efkarlanıyordu.. belki de hep tek bir kadın için içiyordu. kimbilir..
ne zaman zeki müren dinlesem hep aklıma sükse yılmaz geliyor. adaya gitmek, orada bir bahçede, gramofonumdan zeki müren çalmak istiyorum. varsın bahçem o kadar güzel olmasın. ama olmuyor işte, bahçem yok benim. kendimden kaçabileceğim bir bahçem bile yokken kendi acımla yüzleşebileceğim bir bahçem nasıl olsun.. ne zaman zeki müren dinlesem, ellerinde yaseminlerle bana geliyor. "bir avuç kuru yasemin al, yüzünü onlara göm ağla." o biliyor ben bir başkasının yanındayken hiç ağlayamam. yüzümü gömdüğümde o da göremeyecek beni.
neşeli bir yaz akşamında ya da bir rakı sofrasında, zeki müren'in çalmasıyla değişen yüzlere bir bakın. üzerindeki son sıvanın döküldüğü, eskimiş bir duvar gibi kaldığını görürsünüz o yüzlerin. yaralı, bereli ne varsa ortaya çıkar. fırtınaların hiç dinmediği kalplerin " bir rüzgardır gelir geçer sanmıştım" da nasıl yağmur bulutlarını yere indirdiğine şahit olursunuz. zeki müren çalmaya başladığı zaman, sigaradan en derin nefes alınır, en yakın arkadaşından bile kaçırırsın gözlerini. senin sırrını belki de tek bilen insandır zeki müren. dinlersin onu, içinden konuştuğuna götürür seni. fenadır.. çok fena.
ne güzel demiş şair "zeki müren'i seviniz" .. o seni tüm acılarına rağmen terk etmeyen tek adamdır. ama terk edilmiştir. terk edileceğini bildiği için,en parlak olduğu dönemlerde bile bi hüznü taşımıştır yedeğinde. seyircisine asla arkasına dönerek sahneyi terk etmeyen adam, kalbinden koşarak gidenlerin acısını anlatır kalpte. bu yüzyılda sadece kan pompalamaya yarayan, "kalp" denen şeyde.
Bi tuhaf
Author: jiletlipasta /8 Eylül 2009 tarihinden beri bişi yazmamışım.. Yorumları bile 1 yıl sonra gördüm..
"Sen yaptığın şeysin, söylediğin değil" sözünden yola çıkarak,
söylemediğim şey olduğuma karar verdim. Çünkü yaptığım bi'şey de yok.
Evet, böylesi muhteşem oldu.
otobandan masallar
Author: jiletlipasta / Etiketler: içli köftelerSen onun yaralarını sararsın,
O seni dudağındaki, henüz keşfedilmemiş kıyılardan öper
O kıyılar ki; diğer denizcilerin sadece yürek atışlarına şahitler
Hiçbir denizci öpemesin diye çekilirken sular
Geriye nemli kalbin kalır,
tenha yazın kurak yağmurundan
Sen onun yaralarını öpersin
ama
Onu öperken incitmişler..
Adamın tüm kıyıları keşfedilmiş,
Olsun,
O senden başka bir şey bekler.
Sen ona yaklaştıkça, yaklaştıkça aşka
kayalıklarından koparıp, sana taşlar atacak
Eğer kaçarsan arkanı dönüp
Sırtından vuracak
ya da sadece durursan
Seni anlamayacak
En kötüsü, ağlamayacak bile.
masalınız otobanda ters şeritte bitecek
sen çok hırçınsın
onu yanlış öptüler
üşüme sabah serininde
Author: jiletlipasta /F.ye,
Bu gece seni yolcu ettikten sonra bir şeyler karaladım.
Taksim dolmuşunda dönerken başladı kelimeler üşü(ş)meye
Biliyorum, şimdi uyumuyorsun, birazdan feribotta olacaksın, dışarı çıkıp denizi seyredeceksin
Belki biraz ürpereceksin sabah serininde
ama şu an verdiğim kitabı okuyorsun.. kaç yere minik işaretler koydum o kitapta.
orada bile sana susmuyorum..
susamıyorum..
(yazıyı bitirmedim, belki birazdan belki sabah uyanınca..)
"Her şey bir unutkanlıktı
arada bir deliler gibi kavuştuğumuz
tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında
kısacık yoğun bir akşam
biliyordum bir soğuktu nereye varsam
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve
kısacık yoğun bir akşam.
Kim karıştırdı gerçekliğine
yaşadığım sonsuzluğun
ve oturuldu bir takım şeyler söylendi
imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne
kısacık bir akşam
duraladım ne yapsam"
sen öldün, azrail suçu sana attı
Author: jiletlipasta / Etiketler: içli köfteler"kutlu olsun gelenlere bu uğursuz konuk yeri